Beyaz et, sağlık uzmanları tarafından, protein açısından en temiz ve en kaliteli besinlerden biri olarak biliniyor ve kabul ediliyor.
İnsanların büyük çoğunluğu et, tavuk ve balığa beslenmesinde büyük bir yer ayırıyor. Hem lezzet hem de günlük protein ihtiyacı bakımından kırmızı ve beyaz et büyük rağbet görüyor. Ama gelir-gider dengesi içerisinde beyaz et en çok tercih edilen oluyor. Beyaz et, sağlık uzmanları tarafından, protein açısından en temiz ve en kaliteli besinlerden biri olarak biliniyor ve kabul ediliyor. Ancak beyaz etin dünyada ve ülkemizde üretim süreci uzun zamandır bir tartışma konusu olarak öne çıkıyor. İşini hakkıyla yapan üreticiyi tenzih ederek söylüyorum ama 48 günde üretilen beyaz et, ister istemez halkın gözünü korkutuyor. Ağırlık kısa sürede civcivden 2 kg’a kadar yükseliyor. İkinci sorun olarak da, üretimde bilinçsizce kullanılan hormonlar ve antibiyotikler var. Üretenlerin kar hırsı devreye girdiğinde süreç şüphe doğurabiliyor. Bizim gibi hazır yemek üreten firmalar açısından baktığımızda, ucuz maliyetli yemek yemek isteyen şirketlere sunmak için büyük bir avantaj oluyor. Çünkü kırmızı etin maliyetini hiçbir firma istenildiği kadar karşılayamıyor. Ancak gıda alanının avantajlarla yönetilmemesi gerekiyor. İnsan sağlığı hiçbir sebeple riske edilmemelidir. Bu konuda bir denge, fren mekanizmasının mutlaka sağlanması gerekiyor. İnsanlar beyaz eti tüketirken biraz daha fazla bedel ödeyerek iyi firmalardan, emin oldukları üreticilerden satın almaları sağlık açısından çok daha doğru olur. Biz de Keyveni olarak üretimimizde beyaz eti kullanıyoruz. Ancak en sağlıklı olduğuna inandığımız ürünlere ulaşıp, mutfağımız için onları temin ediyoruz. Bu noktada satın alma kısmı çok önemlidir.
Ülkemizde kırmızı et çok büyük fiyatlarla satılıyor. Çünkü büyük ve küçükbaş hayvancılığın üretimi ve yetiştirilmesi zor ve külfetli bir süreç alıyor. İşçilik ve bakım maliyetleri ile yakıt ve yem gibi girdiler son derece pahalı. Doğal olarak kırmızı etin piyasadaki değeri de neredeyse altınla eş değer ölçülerde geziyor. Dolayısıyla protein ve et ihtiyacı bakımından beyaz etin satış oranı, kırmızı ete göre pastada çok daha büyük bir yer kaplıyor. Beyaz et üretimi konusunda İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin son derece başarılı olduğunu söyleyebilirim. Yaklaşık olarak bir yıldan önce yetiştirilmiş olan kümes hayvanlarını pazara kabul etmiyorlar. Bizim üreticimizin ise denetimin eksikliği, mevzuatların yetersizliği, şartların mevcut durumu veya fiyatlar konusunda maalesef zorlandığını düşünüyorum. Bedel ödeme konusunda genel olarak üstümüze düşeni yerine getirdiğimiz söylenemez. “Her şey ucuz olsun” anlayışına tüketiciler olarak en başta biz prim veriyoruz. Talep ettiğin her şeyin bir maliyeti ve bedeli vardır. Ancak kimse bunun farkında değil. Bugün sektördeki 4 çeşit tabldot yemeğin fiyatı 5 – 9 TL arasında değişiyor.
Beyaz et konusunda çok acımasızca bir rekabet var. Kendi adıma bunun doğru bir iş olmadığına inanıyorum. Hayvanlar açısından baktığımızda da ortaya çok acı bir tablo çıkıyor. Yüzlerce hatta binlerce kümes hayvanı zor koşullarda yetiştiriliyor. Halbuki bunların temiz havada, temiz gıdalarla beslenerek gelişimlerini tamamlamaları ve yaşam haklarını sıhhatli bir şekilde kullanmaları gerekiyor. Öyle olmayınca doğal olarak etlerine de kuşkuyla yaklaşıyoruz. Bu söylediklerim belki de bazı beyaz et üreticilerinin işine gelmeyecektir. Çünkü 5 TL’ye satılan tavuğa sağlıklı tavuk diyemeyiz. Çünkü bu işin içinde hormon da var, antibiyotik de, atıklar da var. İnsan sağlığı açısından çok büyük tehlike yaratılıyor. Kanserden kalp-damar hastalıklarına ve alzheimer’e kadar etki ediyor. Tüm bu olumsuzluklara ucuz protein alanı diye göz yumulduğunu düşünüyorum.
Catering firmaları üretim sürecinde tavuğa ciddi anlamda yer veriyor. Şirketlerin çalışanlarına ucuz yemek yedirmeye çalışmaları ve yabancıların sektörü konsolide etmeleri sebebiyle hazır yemek sektörü yatırım yapıp gelişemiyor. Bu tip olumsuzluklar bizim yeterli oranda kırmızı etli menü yapmamıza engel oluyor. Tüketici kırmızı et yemek istiyor ama baktığınızda beyaz et için geçerli olan uygunsuz koşullar kırmızı et için de geçerli. Orada da üretim süreci doğru ve sağlıklı olarak işlemiyor. Besi hayvanları, gün yüzü görmeden yetiştirilmeye çalışılıyor; bilinçsizce antibiyotik ve hormon uygulaması burada da kullanılıyor. Biz Keyveni olarak, mevcut şartlar içerisinde en doğru ürüne ve markaya ulaşmaya çalışıyoruz. Fransa’dan piliç getiremiyoruz ama Türkiye şartlarında en iyi marka ve üretim yeri hangisiyse ürün satın almamızı oradan yapıyoruz. Elimizden gelenin en iyisini müşterilerimize sunmak için canla başla çalışıyoruz.
Sadık Çelik
Keyveni Kurumsal Hazır Yemek
Yönetim Kurulu Başkanı